Hatta bazı kaynaklarda bilgi şöyle geçer;
"O tarihlerde KSK'li futbolcular, Rum takımlarına karşı her defasında zaferlere imza atıyor, sahadan galip ayrılıyordu. Takımların aldığı yenilgiler de, İşgal Kuvvetleri Komutanı Steryadis'i olduğu kadar Kral Konstantin'i de rahatsız etmiş, bu nedenle İplikçizade Köşkü'nü tercih etmişti. Köşk, Sadi İplikçi'nin elinden alınırken buna tepki gösteren Süreyya İplikçi de önce tutuklandı ardından Yunanistan'a sürgüne gönderildi."
30 Mayıs 1921'de Konstantin ve eşi İplikçizade İsmail Bey'in köşküne gelir... Köşkün girişindeki mermerin üzerine serilen Türk bayrağını çiğneyerek eve girer... Bu olay, İplikçizade ailesi ve Karşıyakalılar için çok büyük bir üzüntü ve nefret kaynağı oluşturur...
İzmir'in kurtuluşundan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşun ilk üç gününü aynı köşkte geçirir...
İplikçizade ailesinin damadı olan KSK Spor Kulübü'nün kurucularından ve Karşıyaka'nın ilk belediye başkanı Ali Fikri Altay'ın ağabeyi, 5. Süvari Kolordusu Kumandanı Fahrettin Altay, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girer. Ulu Önder Atatürk için, kurtuluş gecesini geçireceği güvenlik açısından da uygun bir yer aranır ve Kral Konstantin'in kaldığı İplikçizade Köşkü'nde karar kılınır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk köşke girerken, yere Yunan Bayrağı sererler... İntikam için Gazi Paşa'dan bayrağı çiğneyerek içeri girmesini isterler... Atatürk, "Bayrak bir ülkenin namusudur, şerefidir. Konstantin bir hata yapmıştır, ben o hatayı yapmam" der. Yunan bayrağını kaldırtarak köşke girer...
Yaşamının dört yıl, altı ay, on altı gününü cephelerde geçiren Süreyya Bey, İzmir'in kurtuluşundan sonra Gazi Paşa'nın çabasıyla idam edilmeden geri döner...
Daha sonra iş hayatına atılan Süreyya İplikçi'nin yolu İstanbul'a düşer, yıllarca İETT'de çeşitli görevlerde bulunur ve İstanbul'da rahmetli olur..."
İşte öyle bir şehir ve kulüp düşünün ki, neresinden tutsanız, neresine baksanız, tarih kokar.. tarih akar..